7 Nisan 2015 Salı

Sorular sorular sorular

Sorular bitmez..........
Ruhumun derinliklerinden sessiz bir çığlık duydum.Önce üzerinde durmadım.Ama öyle içten ve acıydı ki duymamazlık edemedim.Su üstüne çıkarttım yani.Elimde bir ip yumağı var sanki.Ben ne yapacağımı bilmiyorum.Çözmeli miyim, olduğu gibi mi bırakmalıyım, fırlatmalı mıyım, yok mu saymalıyım.Bilmiyorum.O bana, ben ona öyle bakıyoruz.İzlemedeyim yani.
 Bilmeli miyim, insan bilmeli mi her zaman , bilip emin mi olmalıyız her şeyden , güvende mi hissediyoruz o vakit, büyük plan tıkır tıkır işliyorsa biz niye emin olmaya çalışıyoruz ki, zihinsel kurmacalarla aldatıyoruz kendimizi, ya da aldattığımızı sanıyoruz, sahi illüzyon mu her-şey?
Şu an illüzyon ise rüyalar mı gerçek ?
Sahi neydi ki hakikat ?
Tek bir hakikat olur muydu ?
Hakikat kelimesi de bizim kendimizi iyi hissetmek için yarattığımız bir sıfat mıydı?
Sahi, sıfatı ilkokulda öğrenmedik mi biz, sıfat, edat , tümleç?
Sıfat olunca bir kelimede bir de ''im'' eki eklenince beklenti ile paralel çalışmıyor muydu sistem?
 Sahi insanları sadece isimleri ile algılasak beklentimiz olur muydu gene, yine hayalkırıklıkları yaşar mıydık apansızca?
Dostum, sevgilim,yakınım,kankam,annem,babam,kardeşim kelimeleri yerine isim koysak sadece, kişiler rollerinden bağımsız olur muydu ?
Bir düşünün,
Bende düşüneyim, ince uçlarda gezinip geleyim.